Kırımtatar Dili
Kırımtatarca Ural-Altay dil grubuna mensup bir Türk dilidir. Ana unsurlarını Kıpçak lehçesinden alan bu dil zaman içerisinde gelişimini sürdürmüş ve başka dillerle etkileşimde bulunmuştur. Hanlık döneminde Osmanlı Devletiyle olan sıkı ilişkilerin etkisi ve hem Kırım Hanlarının hem de ileri gelenlerin İstanbul'da eğitim almaları Oğuz lehçesi özelliklerinin de Kırımtatarcasında görülmesine yol açmıştır. İsmail Bey Gaspıralı ile birlikte başlayan aydınlanma ve cedidçilik hareketleri etkisiyle Oğuz lehçesi unsurları iyice yerleşmiştir. İsmail Bey Gaspıralı'nın kendisinin de "Dilde, fikirde, işde birlik" şeklinde dile getirdiği ve İstanbul Türkçesinin edebi dil olması gerektiğini savunduğu düşüncesi çok taraftar bulmuştur. Ancak yine aynı dönemlerde yaşayan birçok şair ve yazar da eserlerini Kıpçak özelliklerin ağırlıkta olduğu çöl şivesinde yazmaya devam etmiştir.
Rus idaresine girilmesiyle birlikte bilinçli başlatılan asimilasyon çalışmaları bir yana bırakılsa bile insanların günlük hayatlarında karşılaştıkları birçok olaya Tatarca tam karşılık bulamamaları, resmi işlerinde Rusça kullanmak zorunda kalmaları vs sebeplerle Rusça kelimeler ve hatta gramer kaideleri Tatarca içerisinde kendine yer bulabilmiştir.
Ayrıca sürgün zamanından bir hatıra olarak da Özbekçe kelime ve gramer kurallarının varlığını söylemeden geçmemeliyiz.
Bugün Kırımtatarcasını başlıca üç başlık altında incelemek mümkündür:
· Yalıboyu şivesi
· Ortayolaq (Bahçesaray) şivesi
· Çöl (Kuzey) şivesi
Yalıboyu ibaresi Kırım'ın güneyinde Karadeniz kıyısında kalan ve dağlardan dolayı da iç kesimlerle irtibatı daha az olan bölgeyi ifade etmektedir. Bu bölgede yer alan Sudak ve başka bazı kaleler Kırım hanlığı topraklarında olmasına rağmen doğrudan İstanbul tarafından yönetilmekteydi. Bu sebeple Anadolu'da yaşayan pek çok insan memuriyet, askerlik ve çeşitli geçim vasıtaları temini amacıyla bu bölgeye yerleşmişlerdir. Ayrıca deniz yoluyla doğrudan Osmanlı limanlarıyla bağlantılı olmaları sebebiyle de önemli bir etkileşim meydana gelmiştir. Tüm bunların sonucunda ortaya çıkan Yalıboyu şivesi Anadolu Türkçesine oldukça yakın özellikler göstermiştir. Bir anlamda Anadolu Türkçesinin bir lehçesidir denilebilir.
Örnek:
Taqdir-taqdir ama, sebepçi de var, a-ha! Ne ise olacaq olur, ne yapmalı? Baş yazısını köz körer! Oña çare olmadığını ben pek alâ biliyurım ama, insan degilsiñ mi?! İşte, ep içiñi çekiyursıñ, şeytan da aqılıña ne olsa ketiriyur. Tövbe hatasına, tövbe!..Özüm de öyle yorğunım ki, yuqudan da bayıldım, yuqlasamda qorqarım. Bu gice benim ne yuqum yuqu, ne birisi. Asla bir şey goñül arzusıle olamaz. Aman, Yarabbim, ben böyle ağır, deşetli gice omürimde kordigim yoq
Özenbaşlı - Olacağa Çare Olmaz
Bahçesaray şivesi bir yandan Kıpçak özellikleri taşırken bir yandan da gerek gramer gerekse kelime hazinesi bakımından Oğuz lehçesi özelliklerini de oldukça fazla barındıran bir geçiş şivesidir. Anadolu Türkçesi konuşan insanlar tarafından küçük bir çabayla anlaşılabilir. Kabul edilen edebi dil Bahçesaray şivesidir ve mahalli lehçede yazılmayan eserlerin çoğu bu şiveyle kaleme alınmaktadır.
Örnek:
Bu vaqianı sizge aytmaycaq olıp aman-aman yarım asır dayansam da, kene de şeytanlarım qozğaldı ve şunı mıtlaq yazıp qaldırmaqnı maña mecbur ettiler desem olacaq. Yaznıñ başı edi. Canerikler endi çeçeklerinden arınıp yem-eşil yapraqlar arasından dane-dane seçilip başladılar. Bizler mektepten qaytqanda yol boyunda, ya da kimniñ azbarında olsa olsun, canerik teregi körsek, onıñ astından iç de tegin keçalmaz edik. Ne içündir bilmem, bizim köyniñ canerik terekleri pek yüksek ediler. Belki, bizge, balalarğa o vaqıt öyle körüledir. Er alda tereklerge tırmaşıp minmege balalıqtan ustalığımız olsa da, canerik teregine mingenler aramızda pek siyrek ola edi.
Çerkez Ali - Bizim Nikita
Çöl şivesi Kırım'ın kuzeyinde kalan bozkır (çöl) bölgesinde yaşayan halkın konuştuğu dildir. Tamamen Kıpçak özellikler taşır. Nogay ve Kazak dillerine yakındır ve Türkiye Türkçesi konuşan insanlar tarafından anlaşılması daha zordur.
Örnek:
VATAN ÖZLEMİ
Canlar sınıq, başlar töben, ölüdayın sarğayıp,
Mañray-mañray cüremiz, bir qozudayın mañrayıp.
Yüz otuz cıl içinde tap negizinden cığılıp,
Çilday tozdıq, darqadıq, cat-cav qaldı sığayıp.
Qaysı taşnı köterip qarağanda astında
Babayımnıñ bir parça süyeginden bar anda.
Toprağıñıñ, taşıñıñ qurbanıman, Vatanım,
Oğurıñda tökülsün bir avuççuq al qanım!
Küldürmege yüziñni süye-süye can berip
Ödemesem aqqıñnı, men ne için tuvğanım?
Anayıma ant içtim yeşil curtqa barmağa!
Can tenimden çıqqance, cavdan açuv almağa!
Şevki Bektöre
Qaynaq:
vatankirim.net